Gözleriniz Kamaşacak. Son NFS çok eğlenceli.

Ateş kırmızısı bir Porsche içinde açıyorsunuz gözlerinizi, daha doğrusu açmaya çalışıyorsunuz. Vücudunuzun her yeri ağrıyor ancak yüzünüzün sol yanında daha etkili bir acı var. Ne olduğunu anlamaya çalışırken ellerinizin direksiyona bantlandığını fark ediyorsunuz. İçinizden bir ses bunların kötü bir rüya olduğunu söylese de bir anda içine düştüğünüz hurda sıkıştırma presi bu işten kolay kurtulamayacağınızın habercisi oluyor. Sıkıştırma işleminin başlaması ile birlikte çıkan ses nedeniyle kulaklarınız uğulduyor ve bantlardan kurtulmak için elinizden geleni yapmaya çalışıyorsunuz. Kalan son gücünüzü kendinizi araçtan çıkarmak için kullanmanız gerekiyor. Zamanlama çok önemli ve reflekslerinizi olabildiğince iyi kullanmalısınız… Ve evet, nihayet oradan çıkabildiniz fakat Porsche’a üzülmek için zamanınız yok. Macera, yani yarış yeni başlıyor ve kendinize bir an önce iyi bir araç bulup oradan uzaklaşırsanız iyi edersiniz.

Video oyunları ile ilgi ve alakanız ne derecede olursa olsun Need for Speed serisini duymayanımız ya da en az bir oyununu oynamayanımız yoktur. Dile kolay 17 senelik bir mazisi olan Need for Speed, bunca yıla -şu an incelemesini okumakta olduğunuz- NFS: The Run da dahil olmak üzere 18 oyun sıkıştırmayı bildi.Electronic Arts’ın en önemli markalarından biri olan Need for Speed, üçüncü nesil oyunları ile 2009 yılından bu yana yarış severlerin nabzını yoklasa da bir türlü istediği ivmeyi yakalayamamıştı. Ancak geçtiğimiz aylarda satışa sunulan ve PlayStore’da da incelemesine yer verdiğimiz Shift 2:Unleashed ile işler olumlu yönde epey değişti. Bu yüzden de Need for Speed: The Run duyurulduktan sonra üçüncü neslin son oyundan yana beklentilerimiz arttı.

 

[editor:Karakterimiz Jack’e aktör SeanFaris tarafından hayat verilen NFS: TheRun’da Mad Man dizisinden tanıdığımız Christina Hendricksise Sam Harper olarak karşımıza çıkıyor] 

 

San Francisco’dan New York City’ye

 

İncelememize giriş niteliği taşıyan ilk paragrafı okuduktan sonra, “Bir saniye, sanırım bir karışıklık olmuş. Yazılanların bir araba yarışı oyunu ile ne alakası var?” demeniz son derece olası ancak herhangi bir karışıklık olmadığını rahatlıkla söyleyelim. NFS: The Run son yılların popüler interaktif ara sahne kullanımına oyunda zaman zaman yer vermekte ki yapıma bu sahnelerin biriyle giriş yapıyoruz.CoD: Modern Warfare serisinde olduğu gibi belirli anlarda klavyedeki Space ve Enter gibi tuşlara basarak içinde bulunduğumuz aksiyonu tamamladığımız bu tarz bölümlerin NFS: The Run’ın göze ilk çarpan özelliği olduğunu söylemek gerek. Ancak oynanabilirliğe dair ayrıntılara girmeden önce yapımın konusundan kısaca bahsedelim.
NFS: TheRun’da Jackson "Jack" Rourke adlı karakterin “hızlı” hayatına konuk oluyoruz.Yaşadığı kazanın ardından gizemli bir suç örgütü ile başı belaya giren Jack, hayatta kalmak için büyük bir meblağı bu örgüte ödemek zorunda kalır. Ancak Jack’in bu kadar parası olmamakla birlikte kendisine verilen süre içinde parayı toplamasının imkanı da yoktur.Tam da bu sırada Jack’in imdadına Sam Harper yetişir.San Francisco'dan başlayıp New York City’ye kadar sürecek olan 3000 millik bir yarış maratonu yapılacağını ve Jack’i bu maratona sokabileceğini söyleyen Sam, 25 Milyon Dolarlık ödülün Jack’inborcunu pekala kapayacağını bilmektedir ve o da kendine düşen payı elbette alacaktır.200 yarışçının yer alacağı zorlu maratona katılmaktan başka şansı olmayan Jack ise Sam’in teklifini kabul edip motorunu çalıştırır.

 

Kaçmak Çözüm Değil Ancak Bir Güç Var

 

Underground ile hikaye anlatımı yolunda farklı işlere imza atmaya başlayan Need for Speed serisi, The Run’da da oyunu ana bir hikaye etrafında şekillendiriyor. Tabii bunun yanında çeşitli yarışlar yapabileceğimiz bir mod da bulunmakta. Oyunun hikaye modu olarak ana menüde yer alan TheRun’da 10 farklı bölge yer alıyor. West Coast, National Park ve DeathValley gibi bu bölgelerin her birinde çeşitli yarışlara katılıyoruz. Bu uzun bir yarış maratonu olduğu için her mücadeleyi kazanmaktan başka çaremiz yok. Mücadeleden kastımız ise elbette tüm rakiplerinizi geride bırakarak yarışı birinci sırada tamamlamak. Yine de bu oyun boyunca sadece rakip yarışçılarla uğraşacağımız anlamına gelmiyor. Need for Speed oyunlarından da alışık olduğumuz üzere polisler zaman zaman ortaya çıkıp bize zor anlar yaşatmakta.Kimi zaman yarışçıları yoldan çıkarmaya çalışan polislerkimi zaman da yola kurdukları barikatlarla heyecanlı dakikalar yaşamamıza neden oluyor. Polislerin telsiz konuşmaları bize yapacaklarına dair çeşitli ipuçları verse de barikatları aşmak çoğu zaman son derecezor.

 

Need_For_Speed_the_run

 

Challenge modunda ise hikaye bölümünde yarıştığımız haritalarda değişik araçlarla diğer rakiplere meydan okumalar gerçekleştiriyoruz. Gerek hikaye gerekse Challenge modunda elde ettiğimiz her başarı bize deneyim puanı olarak geri dönüyor. Buradan da anlayabileceğiniz üzere TheRun’da bir çeşit Level sistemi bulunmakta. Oyunda seviye atladıkça Nitro gibi ekstra özellikler, araçlar ve araç kitlerine sahip oluyoruz. Herhangi bir modifiye işi ile uğraşmadığımız oyunda araç değiştirmek yarış sırasında gerçekleşiyor. Bunu da yol kenarlarında yer alan benzin istasyonlarına girip yapıyoruz. NFS: The Run başarısızlığımıza bir yere kadar müsamaha gösteriyor. Aracımızı kullanılamaz hale getirdiğimizde ya da yoldan çıktığımızda oyuna haritanın belirli yerlerinden tekrar başlıyoruz ancak dediğimiz gibi bunun bir sınırı var. Tüm haklarımızı kullandığımızda yarışa en başından başlamamız gerekiyor. Bu noktada yol dışına çıkma konusunun epeyce canınızı sıkabileceğini söyleyelim. Oyun asfalt yoldan en ufak bir sapmada bizi en son Checkpoint’e atıyor ki bu durum kimi zaman yola dönmenizi sağlayacak manevrayı yapmanıza bile imkan tanımıyor.

 

FrostBite 2’nin Marifetleri

 

NFS: TheRun’da interaktif ara sahne kullanımının gözümüze çarpan ilkşey olduğunu söylemiştik ancak bu görsellik ve aksiyonun ardında son yılların en gelişmiş oyun motorunun durduğunu belirtmek gerek. İlk olarak Battlefield 3’te kullanılan FrostBite 2,NFS: TheRun’da da karşımıza çıkıyor ki bu özelliği ile yapım görsel olarak serinin tüm oyunlarından ayrılmakta. Ara sahnelerde, ana karakterlerin modellemelerinde ve yarıştığımız haritalarda kendini gösteren oyun motoruson derece kaliteli grafik ve kaplamalarla işini hakkıyla yerine getiriyor. Oyunda zaman zaman karşımıza çıkan ve hikayeye dair gelişmeleri takip ettiğimiz ara videolarda, karakterlerin yüzlerini yakın plandan gördüğümüzde etkilenmemek elde değil. Bunun yanında animasyonların da son derece başarılı olduğunu söylemeliyiz. Özellikle yüz ifadeleri ve ağız hareketlerinde oyunun geliştiricisi EA Black Box’un gayet iyi bir iş çıkardığını görüyoruz.

Tabii oyun motorunun marifetleri bunlarla bitmiyor.Işıklandırma ve gölgeler özellikle gece yarışlarını fazlasıyla çekici hale getiriyor. Havanın kararması ile şehirdeki canlılığı gerçekçi bir şekilde görebildiğimizbu yarışlarda görsel olarak aldığımız haz da artmakta. National Park ve DesertHill gibi bölgelerde ise bir yarış oyunu oynamamıza rağmen çevre tasarımlarına gösterilen özen kendini belli etmekte. Tüm bunların yanında gökyüzü, yollar ve asfalt üzerindeki yansımalar grafiksel açıdan NFS: TheRun’daki çıtayı yükseltiyor. Yalnız araçlardaki aşırı parlaklık her Need for Speed oyununda olduğu gibi TheRun’da da karşımıza çıkıyor.

 

Bir Takım Fiziksel Sorunlar

 

Görselliği ile bizi etkisi altına alan NFS: TheRun’ın elbette yarış severleri ilgilendiren en önemli bölümü oynanabilirliği ve maalesef oyunun bu bakımdan bekleneni tam olarak verdiğini söylemek doğru olmaz.Sürüş dinamikleri araçtan araca bir miktar değişse de genel itibarı ile kontrollerde bir hantallık olduğunu söyleyebiliriz. Bunun yanında oyunun fiziklerinde de bir takım sorunlar göze çarpıyor. Örneğin yanımıza gelen polis aracı bizi sıkıştırmaya çalışıp birkaç hamle yaptığında aracımız bundan pek etkilenmemekte. Buna karşılık biz ona doğru hamle yaptığımızdaaraç kendisine büyük bir güç uygulanmışçasına yolun dışına çıkabiliyor.

 

Need_For_Speed_the_run


EA Black Box, FrostBite 2 motorunun da esnekliğini kullanarak sinematik bir oyun geliştirmek için epeyce uğraşmış gözüküyor ancak hikaye işlenişini kotarma konusunda pek de başarılı olunmadığını görüyoruz.  İnteraktif bölümler, önceden hazırlanmış sahneler ve karakteristik oyun müzikleri her ne kadar belirli bir atmosfer oluştursa da, bir süre sonra tüm bunları unutup yarıştan yarışa koşmak durumunda kalıyoruz. Sonuç olarak NFS: The Run eğlenmek dışında çok da fazla bir şey beklemeyen oyuncular için kesinlikle göz atılması gereken bir yapım olarak çıkıyor karşımıza ancak seri ile gönül bağı bulunan ve birinci nesil Need for Speed oyunlarını hala özlemle anan yarış severlerin biraz temkinli olmasında fayda var.

Giriş yapmak istediğiniz aboneliği seçiniz.